• Kafeskuslari.com ailesine hoş geldiniz..

    Sizde kafes kuş türünüz hakkında paylaşım yapmak ve soru sormak için üye olunuz.
    Sizde ailede yerinizi alınız...

The Search

Eski Forumcu
Medya Sorumlusu
Teknik Ekip
Kıdemli Üye
Akvarist
Katılım
5 Kas 2021
Mesajlar
6,231
Tepkime puanı
7,542
Puanları
113
HAYVANLARIN KAN GRUPLARI

Çeşitli kan kayıplarında yaşam kurtarıcı olarak, canlıya kan verilmesi ya da bazı olaylarda tüm kanın değiştirilmesi gerekmektedir. Böyle durumlarda, gelişigüzel yapılan kan aktarmalarında, bazı kez hiçbir şey olmadığı halde,
bazı kez ölümlerle sonuçlanan belirtiler görülmüştür. Komplikasyonların nedenleri üzerinde yapılan araştırmalar sonunda, alyuvarların birbirleriyle birleşerek yığınlar yaparak çöktükleri(aglütinasyon),ve daha sonra da
eridikleri (hemoliz) açıklanmıştır. Aglütinasyon olayının alyuvarların üzerinde bulunan antijen ( reseptör ) ve plazmada bulunan antikor faktörlerinden ileri geldiği saptanmıştır. İnsanların kanları taşıdıkları antijenlere göre 4 gruba ayrılır. A,B,AB,O şeklinde. Ancak kan aktarmalarında reaksiyon oluşmaması için, bu 4 çeşide yönelik gruplandırma yeterli değildir. Ayrıca Rh faktörü açısından da değerlendirme yapmak gerekir. İnsanların kanı, bu 4 farklı gruptan başka kanında Rh faktörü bulanan (Rh pozitif)ve bulunmayan (Rh negatif) şeklinde ikiye ayrılır.

İnsanlarda, kan grupları ve Rh faktörünün belirlenmesinde üç adet anti-test serumu kullanılır.

Her hayvan türünde kan grupları farklı olduğu gibi, hayvanlarda kan grupları faktörlerinin (insanlardaki Rh faktörü gibi) sayısı da çok fazladır. Örneğin sığırlarda 11 kan grubu, 51 kan grubu faktörü vardır. Bu, sığırlarda kan
gruplarının saptanması için, özel antikorlu 51 test serumunu gerektirir. Atlarda 19, koyunlarda 6, tavuklarda 7 çeşit kan grubu vardır.


Amerika`da ve Avrupa`da, hayvanların kan gruplarını belirleme üzerinde çalışan, laboratuvarların sayısı sınırlıdır. Köpeklerde kan gruplarının belirlenmesine yönelik çalışma ve yayınlar 1950 lerde başlamıştır. Kan gruplarının ırklara
göre dağılımı çalışmaları halen sürmektedir. Köpeklerde alyuvarlarında 7 çeşit antijen, plazmalarında ise 11 çeşit antikor, ve 14 farklı kan grubu faktörü belirtilmiştir. Kedilerde A,B,AB şeklinde kan grupları saptanmıştır. Kan
grupları açısından en sık görüleni kedilerde A grubudur. Kedilerin Avusturya`da %96`sı, İngiltere`de %97`si, Finlanda`da %100`ü, Fransa`da% 85`i, Almanya`da %94`ü, İtalya`da % 87`si, Hollanda`da%95`i,İsviçre`de%99`u,Avustralya`da %73`ü, Japonya`da %89`u ve Amerika`da % 99`u A grubundadır. Irklarda da en çok görülen grup A şeklindedir. Örneğin Siyam ve Burmese kedilerinin % 100 `ü yapılan çalışmalarda A grubu olarak belirlenmiştir. British Shorthair % 58 ile B grubundandır. Kan gruplarını belirlemek için, uzmanlar tarafından hazırlanan özel test serumlarının pratisyen hekimler için
kullanımı pratik değildir.

Klinik kullanımda kan aktarımı; hayvanlarda kan aktarmalarının zorunlu olduğu durumlarda, alıcı ve vericinin kanlarının birbirine uygunluğunun saptanması amacıyla çapraz karşılaştırma deneyi yapılır. Bu deneme, hemoliz ve
aglütinasyon olaylarının kontrolünü sağlayan pratik bir yöntemdir. Fakat laboratuvar koşullarında yapılacak çalışmalarla kıyaslanırsa, eksik bir çalışma olarak çok güven verici değildir. Ancak , örneğin kediler için A
grubu insidansının yüksekliği düşünülecek olursa kan aktarımının oluşturacağı riskin azlığı ortaya çıkar. Amerika`daki köpeklerin ise % 60`ı A
grubundandır.

Akut kan kayıplarında , dolaşım volümünü sağlamak için, plazma ve doku sıvıları arasındaki dengeyi bozmayan kristaloid solüsyonlar (Laktatlı ringer, izotonik NaCl gibi serumlar) kullanılabilir.Amaç kanın oksijen taşıma kapasitesini
yerine koymak ise, ya da alyuvarların sayısı oksijen taşıma kapasitesini sağlayamayacak derecede azalmışsa,(Hemotokrit olarak bilinen eritrosit hacmi %20`nin altına düşmüşse) o durumda kan aktarımı daha uygun olur. Taze kan,
taze plazma(kanın şekilli elemanları dışında kalan saman rengindeki sıvı kısmı diğer adıyla kan serumu), ya da donmuş plazma kullanılır. Kan aktarımı vücut sıcaklığında uygulanır.Kan verici olarak kullanılabilecek hayvanlarda
belli özellikler aranır. Örneğin, köpek 25 kg ve üstünde olmalıdır. 2-8 yaşları arasında olmalıdır. Hemotokrit %40 veya üzerinde olmalıdır. Düzenli olarak aşılanmış olmalıdır. Klinik olarak sağlıklı olmalıdır. Bir
kerede 20 ml/kg`dan fazla kanı alınmamalıdır. İkinci bir kan alınımı için en az 3 hafta geçmelidir. Kedi ise, 5-7 kg arasında olmalıdır. 2-8 yaş arasında olmalıdır. Hemotokrit %38 ve üzerinde olmalıdır. Düzenli olarak aşılanmış ve
klinik olarak herhangi bir hastalığı taşımıyor olmalıdır. 11mg/kg kan en az 3 hafta ara ile genel anestezi altında alınır. Kan gruplarının uygunluğunu saptamak için prensip olarak vericinin kanında alıcıda
ters etki yaratacak antijenin olup olmadığı saptanır. Alıcının kan serumu ile vericinin özel işlemden geçirilmiş kan alyuvar süspansiyonu karşılaştırılır. (eşit miktarlarda)Birkaç dakikalık santrifüj ya da 37
derecede yarım saatlik inkübasyon sonrasında görülen hemoliz ya da aglütinasyon aradaki geçimsizliği gösterir. Tüpte reaksiyon olmaması ise uygunluğu gösterir.

Uygun olmayan kan verildiğinde , ilk uygulamada köpeklerde daha az reaksiyonlar çıkmasına karşın kedilerde ciddi akut reaksiyonlar gözlenir. Akut - ımmun kan aktarımı reaksiyonları; hemoblobinemi,hemoglobinüri, lökositozis, eritrofagositozis şeklinde olup klinik açıdan, hipotansiyon, huzursuzluk, salivasyon, kusma, idrar ya dadışkı tutamama ve ateş olarak yansır.Bu belirtiler yüksek volümlü kristaolid sıvı sağaltımları , glukokortikoid uygulamaları ile tedavi edilebilirse de, şok, ürtiker ve ölüm ile de sonuçlanabilir. Gecikmeli reaksiyon oluşursa , hemolize bağlı biluribinemi gözlenir. Non-ımmunolojik reaksiyonlar ise genelde bakteriyel kontaminasyonlarla ortaya çıkar ve ateşle kendini
gösterir. Antbiyotik ve ateş düşürücülerle tedavi edilir. Bazen kızarıklık, kaşıntı gibi ürtikerle kendini belli eden reaksiyonlar da gözlenir. Bunlar vericinin plazmasındaki IgE gibi biyoaktif aminlerle ilgilidir.
Allerjik reaksiyonlardır. Bu durumda antihistaminikler kullanılır. Kan verirken alıcıda oluşabilecek durumlar; huzursuzluk, taşikardi, solunum güçlüğü, siyanoz, gibi belirtiler kan verirken aşırı yüklenildiğini işaret
eder.

Kısacası, hayvanlarda kan gruplarının çeşitliliği ve ticari olarak kan gruplarını ortaya koyan ayıraçların olmaması tip belirlenmesi ve karşılaştırmayı zorlaştırır. Klinik uygulamalarda kan kaybı ile gelen vakalarda kristaloid serumlar, eksilen kan volümünü tamamlamada daha emin ve güvenli tedavi şeklidir. Ancak bu kan aktarımının mümkün olmadığı anlamına gelmez. Gerektiği koşullarda alıcı ve verici açısından ön görülen kontroller yapıldıktan
sonra kan aktarımı sağlanabilir.

Kan aktarımını gerektirecek sağlık problemlerinden uzak, mutlu günler dileğiyle.

Kaynak .. Dr. Gülay Kabasakal Ertürk
Veteriner Hekim&Homeopat
 

Şehmus BAKIR

İkon Üye
Yetkili Kurucu
Kurucu Üye
Üretici
Katılım
20 Ağu 2018
Mesajlar
19,762
Tepkime puanı
26,738
Puanları
113
Yaş
41
Eline emeğine sağlık kardeşim çok farklı bir bilgiye deyinmişsin ve bizimle paylaştığın için teşekkürler ☺🙏
 

Ayvalık Jumbo Muhabbet

Eski Forumcu
Moderatör
Üretici
Editör
Katılım
28 Eki 2022
Mesajlar
3,993
Tepkime puanı
4,874
Puanları
113
HAYVANLARIN KAN GRUPLARI

Çeşitli kan kayıplarında yaşam kurtarıcı olarak, canlıya kan verilmesi ya da bazı olaylarda tüm kanın değiştirilmesi gerekmektedir. Böyle durumlarda, gelişigüzel yapılan kan aktarmalarında, bazı kez hiçbir şey olmadığı halde,
bazı kez ölümlerle sonuçlanan belirtiler görülmüştür. Komplikasyonların nedenleri üzerinde yapılan araştırmalar sonunda, alyuvarların birbirleriyle birleşerek yığınlar yaparak çöktükleri(aglütinasyon),ve daha sonra da
eridikleri (hemoliz) açıklanmıştır. Aglütinasyon olayının alyuvarların üzerinde bulunan antijen ( reseptör ) ve plazmada bulunan antikor faktörlerinden ileri geldiği saptanmıştır. İnsanların kanları taşıdıkları antijenlere göre 4 gruba ayrılır. A,B,AB,O şeklinde. Ancak kan aktarmalarında reaksiyon oluşmaması için, bu 4 çeşide yönelik gruplandırma yeterli değildir. Ayrıca Rh faktörü açısından da değerlendirme yapmak gerekir. İnsanların kanı, bu 4 farklı gruptan başka kanında Rh faktörü bulanan (Rh pozitif)ve bulunmayan (Rh negatif) şeklinde ikiye ayrılır.

İnsanlarda, kan grupları ve Rh faktörünün belirlenmesinde üç adet anti-test serumu kullanılır.

Her hayvan türünde kan grupları farklı olduğu gibi, hayvanlarda kan grupları faktörlerinin (insanlardaki Rh faktörü gibi) sayısı da çok fazladır. Örneğin sığırlarda 11 kan grubu, 51 kan grubu faktörü vardır. Bu, sığırlarda kan
gruplarının saptanması için, özel antikorlu 51 test serumunu gerektirir. Atlarda 19, koyunlarda 6, tavuklarda 7 çeşit kan grubu vardır.


Amerika`da ve Avrupa`da, hayvanların kan gruplarını belirleme üzerinde çalışan, laboratuvarların sayısı sınırlıdır. Köpeklerde kan gruplarının belirlenmesine yönelik çalışma ve yayınlar 1950 lerde başlamıştır. Kan gruplarının ırklara
göre dağılımı çalışmaları halen sürmektedir. Köpeklerde alyuvarlarında 7 çeşit antijen, plazmalarında ise 11 çeşit antikor, ve 14 farklı kan grubu faktörü belirtilmiştir. Kedilerde A,B,AB şeklinde kan grupları saptanmıştır. Kan
grupları açısından en sık görüleni kedilerde A grubudur. Kedilerin Avusturya`da %96`sı, İngiltere`de %97`si, Finlanda`da %100`ü, Fransa`da% 85`i, Almanya`da %94`ü, İtalya`da % 87`si, Hollanda`da%95`i,İsviçre`de%99`u,Avustralya`da %73`ü, Japonya`da %89`u ve Amerika`da % 99`u A grubundadır. Irklarda da en çok görülen grup A şeklindedir. Örneğin Siyam ve Burmese kedilerinin % 100 `ü yapılan çalışmalarda A grubu olarak belirlenmiştir. British Shorthair % 58 ile B grubundandır. Kan gruplarını belirlemek için, uzmanlar tarafından hazırlanan özel test serumlarının pratisyen hekimler için
kullanımı pratik değildir.

Klinik kullanımda kan aktarımı; hayvanlarda kan aktarmalarının zorunlu olduğu durumlarda, alıcı ve vericinin kanlarının birbirine uygunluğunun saptanması amacıyla çapraz karşılaştırma deneyi yapılır. Bu deneme, hemoliz ve
aglütinasyon olaylarının kontrolünü sağlayan pratik bir yöntemdir. Fakat laboratuvar koşullarında yapılacak çalışmalarla kıyaslanırsa, eksik bir çalışma olarak çok güven verici değildir. Ancak , örneğin kediler için A
grubu insidansının yüksekliği düşünülecek olursa kan aktarımının oluşturacağı riskin azlığı ortaya çıkar. Amerika`daki köpeklerin ise % 60`ı A
grubundandır.

Akut kan kayıplarında , dolaşım volümünü sağlamak için, plazma ve doku sıvıları arasındaki dengeyi bozmayan kristaloid solüsyonlar (Laktatlı ringer, izotonik NaCl gibi serumlar) kullanılabilir.Amaç kanın oksijen taşıma kapasitesini
yerine koymak ise, ya da alyuvarların sayısı oksijen taşıma kapasitesini sağlayamayacak derecede azalmışsa,(Hemotokrit olarak bilinen eritrosit hacmi %20`nin altına düşmüşse) o durumda kan aktarımı daha uygun olur. Taze kan,
taze plazma(kanın şekilli elemanları dışında kalan saman rengindeki sıvı kısmı diğer adıyla kan serumu), ya da donmuş plazma kullanılır. Kan aktarımı vücut sıcaklığında uygulanır.Kan verici olarak kullanılabilecek hayvanlarda
belli özellikler aranır. Örneğin, köpek 25 kg ve üstünde olmalıdır. 2-8 yaşları arasında olmalıdır. Hemotokrit %40 veya üzerinde olmalıdır. Düzenli olarak aşılanmış olmalıdır. Klinik olarak sağlıklı olmalıdır. Bir
kerede 20 ml/kg`dan fazla kanı alınmamalıdır. İkinci bir kan alınımı için en az 3 hafta geçmelidir. Kedi ise, 5-7 kg arasında olmalıdır. 2-8 yaş arasında olmalıdır. Hemotokrit %38 ve üzerinde olmalıdır. Düzenli olarak aşılanmış ve
klinik olarak herhangi bir hastalığı taşımıyor olmalıdır. 11mg/kg kan en az 3 hafta ara ile genel anestezi altında alınır. Kan gruplarının uygunluğunu saptamak için prensip olarak vericinin kanında alıcıda
ters etki yaratacak antijenin olup olmadığı saptanır. Alıcının kan serumu ile vericinin özel işlemden geçirilmiş kan alyuvar süspansiyonu karşılaştırılır. (eşit miktarlarda)Birkaç dakikalık santrifüj ya da 37
derecede yarım saatlik inkübasyon sonrasında görülen hemoliz ya da aglütinasyon aradaki geçimsizliği gösterir. Tüpte reaksiyon olmaması ise uygunluğu gösterir.

Uygun olmayan kan verildiğinde , ilk uygulamada köpeklerde daha az reaksiyonlar çıkmasına karşın kedilerde ciddi akut reaksiyonlar gözlenir. Akut - ımmun kan aktarımı reaksiyonları; hemoblobinemi,hemoglobinüri, lökositozis, eritrofagositozis şeklinde olup klinik açıdan, hipotansiyon, huzursuzluk, salivasyon, kusma, idrar ya dadışkı tutamama ve ateş olarak yansır.Bu belirtiler yüksek volümlü kristaolid sıvı sağaltımları , glukokortikoid uygulamaları ile tedavi edilebilirse de, şok, ürtiker ve ölüm ile de sonuçlanabilir. Gecikmeli reaksiyon oluşursa , hemolize bağlı biluribinemi gözlenir. Non-ımmunolojik reaksiyonlar ise genelde bakteriyel kontaminasyonlarla ortaya çıkar ve ateşle kendini
gösterir. Antbiyotik ve ateş düşürücülerle tedavi edilir. Bazen kızarıklık, kaşıntı gibi ürtikerle kendini belli eden reaksiyonlar da gözlenir. Bunlar vericinin plazmasındaki IgE gibi biyoaktif aminlerle ilgilidir.
Allerjik reaksiyonlardır. Bu durumda antihistaminikler kullanılır. Kan verirken alıcıda oluşabilecek durumlar; huzursuzluk, taşikardi, solunum güçlüğü, siyanoz, gibi belirtiler kan verirken aşırı yüklenildiğini işaret
eder.

Kısacası, hayvanlarda kan gruplarının çeşitliliği ve ticari olarak kan gruplarını ortaya koyan ayıraçların olmaması tip belirlenmesi ve karşılaştırmayı zorlaştırır. Klinik uygulamalarda kan kaybı ile gelen vakalarda kristaloid serumlar, eksilen kan volümünü tamamlamada daha emin ve güvenli tedavi şeklidir. Ancak bu kan aktarımının mümkün olmadığı anlamına gelmez. Gerektiği koşullarda alıcı ve verici açısından ön görülen kontroller yapıldıktan
sonra kan aktarımı sağlanabilir.

Kan aktarımını gerektirecek sağlık problemlerinden uzak, mutlu günler dileğiyle.

Kaynak .. Dr. Gülay Kabasakal Ertürk
Veteriner Hekim&Homeopat
Emeğinize sağlık. 👏 Teşekkürler 🙏
 
Üst Alt